4 yıl önce bugün, akşamüstünden itibaren her yerde tek bir gündem vardı. Taylan’la içimiz kararmış halde televizyondaki haberlere bakıp darlanıyorduk. Ben ona, o bana karşılıklı küfürleşiyorduk; ama birbirimize küfretmiyorduk. Daracık odada soluyacak hava kalmayınca ve bizi oturduğumuz yerde kaşıntı basınca hava almak üzere Şişli’ye gitmeye karar verdik. Taksim ve Mecidiyeköy’den kalabalıklar gidiyordu; iki de biz olalım dedik. Gittiğimizde kalabalık çoktan dağılmış, etrafta tek tük insanlar kalmıştı. Kalabalığın bu kadar çabuk dağılmasına şaşırdık. Her köşede sivilin “uygarlık” anlamının farkında olmayıp sadece üniformasızlık kısmını bilen, bu eksik bilgi sonucundaki başarısızlık yüzünden daha çok dikkat çeken kişiler etrafı kesiyorlardı. “Bu tantana kopmadan önce neredeydiniz?” diye düşündük. Aslında hepsi öncesinde de oradaymış, zaman geçtikçe biraz daha ortaya çıkıyor olan biten. Halbuki münferittir, bir kendini bilmezin işidir demişlerdi. Arkadaşın kavga ederken ayırmaya gidince arkadaşının değil de, onun kavga ettiği çocuğun kollarından tutarsın ya ayırana kadar arkadaşın iki tane geçirsin diye; bu da öyle bir şey işte.
“Bayrakla da poz ver bakayım. Aslanım benim!”