29 Nisan 2008 Salı
23 Nisan 2008 Çarşamba
Raising Arizona
3. GÜN - 6 Nisan Cumartesi
Önce akşamdan kalmalar:

Ulan ne diyorsam burda Baykal'a. Hatırlamıyorum da. Ama "vay anasının ne diyosun" bakışı ancak bu kadar olabilir.
Sabah 8 buçuk gibi Grand Canyon'a yola çıkmayı kararlaştıran adamlar 2'ye doğru kalkarsa ne yaparlarsa biz de onu yaptık:
One and a half ben oluyorum. Eridi bir miktar; bir miktar daha erimesi gerek ama. Eskiden göbeğimi çektiğim zaman böyle görünüyordum.
Champaign'in soğuk havasından sonra nasıl güzel geldi havuza girmek anlatamam. Zaten uyumuşuz bir sürü, acıktırdı da.
Yedik.
Ve içtik.
Ve içtik.
İyi içtik.
Bunu sakın evinizde denemeyin. Yüklenin gelin, beraber içelim. Muhabbet olur hem.
Şekilde nadasa bırakılmış bir karaciğer görülmekte:
Baykal'la ertesi hafta konuştuğumuzda haftasonundan beri içmediğini söyledi. Ben de farklı durumda değildim.
Arizona'dan aklımda bir şey daha kaldı:
"KSLX... The Classic Rock Station."
Hell yeah!!
\m/
Önce akşamdan kalmalar:
Sabah 8 buçuk gibi Grand Canyon'a yola çıkmayı kararlaştıran adamlar 2'ye doğru kalkarsa ne yaparlarsa biz de onu yaptık:
Bunu sakın evinizde denemeyin. Yüklenin gelin, beraber içelim. Muhabbet olur hem.
Şekilde nadasa bırakılmış bir karaciğer görülmekte:
Arizona'dan aklımda bir şey daha kaldı:
"KSLX... The Classic Rock Station."
Hell yeah!!
\m/
Arizona Dream
uuu...
İddialı oldu dream mream. Tam tatil gibi tatildi ama benim için, Baykal'ımı bilemem. Dream konusunda geri adım atmıyorum o yüzden. Zaten Tempe de (Phoenix'in dibinde hemen) Marmaris, İzmir vs. havasında. Tam bir tatil mekanı görünümünde.
Chicago havaalanında bu sefer Alabama eziyeti tekrarlanmadı, Phoenix uçağına binebildim. Uçtum, uçtum, uçtum... Saatimin pili bittiği için çalışmıyor, yanıma almadım. 4 saat boyunca yolun ne zaman biteceği hakkında hiç bir fikrim olmadan takıldım. Bitmedi o yüzden bir türlü.
İlk akşamdan fotoğraf yok. Yeme var, içme var, ortama ısınma var. Zaten yeteri kadar sıcak. El Diablo apartments beyaz kireç görünümlü duvarları ve evlerin arasındaki havuzuyla tatil köyü havasında. Buzdolabındaki 24 Corona'yla adeta çölde bir vaha. Dolu şişelerin haber değeri olmadığı için kendilerini görmek için biraz beklemeniz gerekecek.
2. GÜN - 5 Nisan Cuma
İkinci gün öğleden sonra Baykal şöyle bir soruyla daha geldi:
- Abi rakı içmeye çağırıyorlar. Ayrıca başka biri de partiye çağırıyor. Ne dersin?
- İçelim güzelleşelim.
Güliz derler bir arkadaş varmış. Derler ki rakı almış çağırıyormuş milleti. Ama önce karnımız doysun, rakıya altlık yapalım. Yukarda karnımızı doyururken, az aşağıda da altlık yaparken görülüyoruz. (Tişörtlere dikkat. Çok uyumlu bir çift olduk. "Beer is the proof that God loves us and wants us to be happy." yazıyor Baykal'ın tişörtünde de.)
Daha sonra komşular şikayet ettiği için saat 2 buçuk civarı polis partiyi basıp dağıttı. Güliz'e 90 gün uyarı cezası verdiler. 90 gün içinde bir daha polis gelirse 250 dolar ceza ödeyecekmiş. Adetmiş Amerika'da 91. gün parti yapılırmış. Hayırlısı...
Parti Baykal'ın dairesinde devam etti bu arada. Baykal milleti evine bırakmak üzere çıkıp ben de uyumak üzere kendime yer beğenirken hava aydınlanıyordu. Gündüzden kararlaştırdığımız üzere 8-9 gibi Grand Canyon'a yollanacaktık.
Bekle bizi Grand Canyon. Uyuyoruz!
22 Nisan 2008 Salı
Lovabulls
Çoooook meşgul bir insanım, kafamı kaşıyacak vaktim yok. Sallamıyorum o yüzden blog'u. Daha önemli işlerim var. (yerseniz)
13 Nisan 2008 Pazar
Tempe, Arizona
Geçen haftasonu oradaydım. Yola çıkmadan önce Baykal'la şöyle bir konuşma geçti:
- Abi 24'lük bira alıyorum yeter mi?
- Ahahahahah!
Zaten haftasonunun güzel olacağının işaretiydi bu. Peki ben niye hala ne haltlar karıştırdığımızı yazmıyorum? Bir sürü fotoğraftan niye bir tane bile koymuyorum buraya?
Tembelim çünkü. Uzun uzun yazacağmı düşündükçe erteliyorum daha rahat bir zamanda yazayım diye. Böyle kısa kısa yazsam acaba daha mı rahat olur?
Sanki.
- Abi 24'lük bira alıyorum yeter mi?
- Ahahahahah!
Zaten haftasonunun güzel olacağının işaretiydi bu. Peki ben niye hala ne haltlar karıştırdığımızı yazmıyorum? Bir sürü fotoğraftan niye bir tane bile koymuyorum buraya?
Tembelim çünkü. Uzun uzun yazacağmı düşündükçe erteliyorum daha rahat bir zamanda yazayım diye. Böyle kısa kısa yazsam acaba daha mı rahat olur?
Sanki.
7 Nisan 2008 Pazartesi
(Not So) Sweet Home Alabama
İkinci yolculuğum iş için olacak. Chicago dönüşünün iki gün sonrası, ev dağınık. MAE Center'da çalıştığım FEMA projesinin eyalet workshoplarından Alabama olanına hoca beraber gideceğimizi söyledi. Sonra çok yoğun olduğu için sattı ve yalnız gideceğimi söyledi. Holiday Inn'den sonra Mariott'ta kalacağım. Salı günü gidişin dönüşü Çarşamba.
"The Windy City" bırakmamakta ısrarcı ama. Chicago'ya gidecek uçağım 1.5 saatten fazla rötarla kalkıyor. Bağlantıma yetişemezsem Champaign'e geri getireceklerine dair American Airlines'dan söz alarak olur da Huntsville uçağı daha fazla rötar yaparsa yakalarım diyerek biniyorum ve Chicago'daki bağlantımı kaçırıyorum.
Bankodaki görevli beni Huntsville'e götürebilmek için başka yol olup olmadığına bakıyor ve Charlotte bağlantılı başka bir uçağa alıyorlar beni. He bu arada bu kaçırdığım uçak o gün Huntsville'e giden son uçak.
Yarım saat rötarlı Charlotte uçağı bir yarım saat daha rötar yapınca Charlotte'taki bağlantıya yetişebilmek gibi bir ihtimal de kalmıyor.
Champaign'e geri dönüş yolu göründü.
Biletimi iptal ederken çok sakin ve normal bir şeymişcesine "Evet efendim Charlotte'taki bağlantıya yetişemeyeceksiniz. Bu gece Charlotte'ta kalacaksınız." tepkisiyle karşılaştım. "Sıçarım Charlotte'una ulan Champaign'e götürün beni geri." diyince biraz anlaşır gibi olduk. Son Champaign uçağına biletimi kestirip (bilet bankosundaki kadın sadece son uçakta yer olduğunu söylediği için) beklemeye başladım.
Bu kadınlara (kilolu, zenci, aksi ve yorgun) güvenmemek gerekiyormuş yalnız. Biletim elimde kapıya gittiğimde bir önceki uçağa standby yazılıp yazılamayacağımı sorduğumda tabi buyrun yerimiz var diyen görevli elime uçuş kartımı verdi anında.
Öğleden sonra 1'de çıktığım evime gece 12 civarı döndüm. Chicago dönüşünün 3 gün sonrası... Ev daha da dağınık. Bir haftalık bezmişlik...
Fenerbahçe - Chelsea maçına kadar sanırım böyle gitti. Babam, kardeşim nerdesin hiç sesin çıkmıyor dedi Messenger'ı ilk açtığımda.
Bir daha olmasın. Uçuşlarda mümkün olduğunca Chicago bağlantısından kaçılacak artık.
"The Windy City" bırakmamakta ısrarcı ama. Chicago'ya gidecek uçağım 1.5 saatten fazla rötarla kalkıyor. Bağlantıma yetişemezsem Champaign'e geri getireceklerine dair American Airlines'dan söz alarak olur da Huntsville uçağı daha fazla rötar yaparsa yakalarım diyerek biniyorum ve Chicago'daki bağlantımı kaçırıyorum.
Bankodaki görevli beni Huntsville'e götürebilmek için başka yol olup olmadığına bakıyor ve Charlotte bağlantılı başka bir uçağa alıyorlar beni. He bu arada bu kaçırdığım uçak o gün Huntsville'e giden son uçak.
Yarım saat rötarlı Charlotte uçağı bir yarım saat daha rötar yapınca Charlotte'taki bağlantıya yetişebilmek gibi bir ihtimal de kalmıyor.
Champaign'e geri dönüş yolu göründü.
Biletimi iptal ederken çok sakin ve normal bir şeymişcesine "Evet efendim Charlotte'taki bağlantıya yetişemeyeceksiniz. Bu gece Charlotte'ta kalacaksınız." tepkisiyle karşılaştım. "Sıçarım Charlotte'una ulan Champaign'e götürün beni geri." diyince biraz anlaşır gibi olduk. Son Champaign uçağına biletimi kestirip (bilet bankosundaki kadın sadece son uçakta yer olduğunu söylediği için) beklemeye başladım.
Bu kadınlara (kilolu, zenci, aksi ve yorgun) güvenmemek gerekiyormuş yalnız. Biletim elimde kapıya gittiğimde bir önceki uçağa standby yazılıp yazılamayacağımı sorduğumda tabi buyrun yerimiz var diyen görevli elime uçuş kartımı verdi anında.
Öğleden sonra 1'de çıktığım evime gece 12 civarı döndüm. Chicago dönüşünün 3 gün sonrası... Ev daha da dağınık. Bir haftalık bezmişlik...
Fenerbahçe - Chelsea maçına kadar sanırım böyle gitti. Babam, kardeşim nerdesin hiç sesin çıkmıyor dedi Messenger'ı ilk açtığımda.
Bir daha olmasın. Uçuşlarda mümkün olduğunca Chicago bağlantısından kaçılacak artık.
Sweet Home Chicago
Spring break zamanı, Cuma günü hep birlikte Chicago yapalım dendi. Cuma gelene kadar "İşim var gelemiyorum ben", "Karda kışta sefil olmayalım havalar düzelince gene gideriz nasıl olsa" ve benzeri şeylerden sonra Tanıl ve ben, 2 kişi olarak, Greyhound'a atlayıp Chicago'ya gittik. Ahan da:
Chicago güzel şehir, çok sevdim. Birkaç defa daha gideceğim zaten. Cuma akşamı ayakkabılarım sırılsıklam olmamış olsa, hava güzel olmuş olsa House of Blues'a gidecektim. Daha gelmeden önce Chicago'da gidilecek yerler listesinde başta duruyordu zaten.
Coming up next: Sweet Home Alabama? Bir workshop fantazisi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)