(Tempe, Arizona) (5 Nisan 2008)

19 Ocak 2011 Çarşamba

Geçmiş Zaman

4 yıl önce bugün, akşamüstünden itibaren her yerde tek bir gündem vardı. Taylan’la içimiz kararmış halde televizyondaki haberlere bakıp darlanıyorduk. Ben ona, o bana karşılıklı küfürleşiyorduk; ama birbirimize küfretmiyorduk. Daracık odada soluyacak hava kalmayınca ve bizi oturduğumuz yerde kaşıntı basınca hava almak üzere Şişli’ye gitmeye karar verdik. Taksim ve Mecidiyeköy’den kalabalıklar gidiyordu; iki de biz olalım dedik. Gittiğimizde kalabalık çoktan dağılmış, etrafta tek tük insanlar kalmıştı. Kalabalığın bu kadar çabuk dağılmasına şaşırdık. Her köşede sivilin “uygarlık” anlamının farkında olmayıp sadece üniformasızlık kısmını bilen, bu eksik bilgi sonucundaki başarısızlık yüzünden daha çok dikkat çeken kişiler etrafı kesiyorlardı. “Bu tantana kopmadan önce neredeydiniz?” diye düşündük. Aslında hepsi öncesinde de oradaymış, zaman geçtikçe biraz daha ortaya çıkıyor olan biten. Halbuki münferittir, bir kendini bilmezin işidir demişlerdi. Arkadaşın kavga ederken ayırmaya gidince arkadaşının değil de, onun kavga ettiği çocuğun kollarından tutarsın ya ayırana kadar arkadaşın iki tane geçirsin diye; bu da öyle bir şey işte.

“Bayrakla da poz ver bakayım. Aslanım benim!”

15 Aralık 2010 Çarşamba

Sistem


"Hırsızlığa, hortumlamaya, işsizliğe, istismara, adaletsizliğe karşı olan pek çok insan vardı ama bunun kötü politikacılardan kaynaklandığına inanıyorlardı. Buna yol açanın aslında sistem olduğunu göremiyorlardı. kapitalizmin kuralları sıradan insanlar tarafından görülemez. Bu kurallar, birey farkına varmadan onun üzerinde etkili olurlar. Pek çok insan, gökten deneyimli bir melek inse ve cumhuriyeti yönetmeye koyulsa, onunla birlikte idari dürüstlüğün de geleceğini, daha çok okul açılacağını, kimsenin kamu sağlığı ve başka zorunlu ihtiyaçlar için ayrılmış paraları iç etmeyeceğini düşünürdü. Meleğin işsizliğe, yoksulluğa, adaletsiz toprak dağılımına ve diğer felaketlere çare bulamayacağını anlamazlardı. Sistemin kökten kurutulması gerektiğine tüm kalbimle inanıyordum."

Fidel Castro: İki Ses Bir Biyografi (Ignacio Ramonet)

"Türkiye İran olur mu hocam?" karşısında; "Türkiye Küba olur mu hocam?" demek istedim.

23 Eylül 2010 Perşembe

Vegetate?




- You know what I might do? I might stay right here in this bed and vegetate. I could vegetate very comfortably right here and let other people make the decisions.
* It's lousy.
- No, it must be very pleasant to be free from all this doubt and pressure. I think I'd like to live like a vegetable and make no important decisions.
* What kind of vegetable?
- A cucumber or a carrot.
* What kind of cucumber? A good one or a bad one?
- Oh, a good one, of course.
* They'd cut you off in your prime and slice you up for a salad.
- A poor one, then.
* They'd let you rot and use you for fertilizer to help the good ones grow.
- I guess I don't want to live like a vegetable, then.

9 Kasım 2009 Pazartesi

"ben"in huzur kaçıran olasılıkları


"Biz" demek hükümdar olmak demekti; fakat adil davranmak ve akıl yürütmek adına, avam tabakasının da şüphesiz zaman zaman kendilerini çoğul olarak düşündüğünü değerlendirdi.

Haksız mıydılar? Yoksa kendisi mi haksızdı? Belki de, benliğin toplumla aynı şey olduğu görüşü, dünya üzerinde herhangi bir varlık olmanın akıbetiydi; ne de olsa böyle bir varlık, ister istemez başka varlıklar arasında bir varlıktı, bütün şeylerin varoluşunun bir parçasıydı. Belki de çoğulluk, salt Hükümdar'a mahsus bir ayrıcalık değil, belki de, her şeye rağmen, onun ilahi hakkı değildi. Kaçınılmaz olarak, hükmettiği erkek ve kadınların da kendilerini "biz" olarak tasavvur ettiğini ileri sürmek mümkündü. Belki onlar da benliklerinin çoklu olduğunu düşünüyor; kendilerini, kendileri artı çocukları, anneleri, teyzeleri, işverenleri, dindaşları, meslektaşları, aşiretleri ve arkadaşlarından oluşan çoğul varlıklar olarak görüyorlardı. Benliklerinden biri çocuklarının babası, diğeri ebeveynlerinin çocuğuydu. İşverenlerinin karşısında, evde karılarının yanında olduklarından farklı davrandıklarını biliyorlardı. Tıpkı kendisi gibi, onlar da içinden çoğulluk fışkıran benlik çuvallarıydı.

Çok benlikli tebaası kendileri hakkında çoğul yerine tekil şahıs zamiriyle düşünmeyi başarabiliyorsa, o da bir "biz" değil de bir "ben" olabilir miydi? Bizzat ve basitçe kendisi olan bir "ben"var olabilir miydi? Yeryüzünün kalabalık "biz"leri altına gömülmüş, çıplak ve yalnız "ben"ler var mıydı?

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Frisco

Frederick Turner, sınırların uygarlık için emniyet sübapları olduğunu söyledi. İnsanların çıldırmamak için gittikleri yerler. Ne zaman düzene uyamayan tipler ortaya çıksa... Deliler, huzursuzlar, uyumsuzlar... Eşyalarını toplar ve sınıra doğru yola çıkarlar. Amerika da böyle doğdu. Avrupa'daki daha sonra 13 koloniyi oluşturacak bütün çatlaklar ve sorun çıkaranlar toplanıp sınıra yollandı. Bazıları buna da uyum gösteremedi ve daha da batıya gitti. Bu yüzden bütün deliler sonunda Kaliforniya'da toplandı.

"Proud of y'all!"

"Razz"



Dönmeden Kaliforniya'yı da gördüm, konferansı orada düzenleyenler ve yol paramı karşılayanlar sağolsun. İki hafta kala tatil gibi de oldu kafa dinlemek adına. Şimdi, son işler ve dönüş hazırlıkları...

25 Haziran 2009 Perşembe

İşler yetişir??

Pazartesiden beri St. Louis'de kalıyorum. St Louis sular idaresinin şebekesinin analizini yapıyorum bana verilen internet bağlantısız, engelli bilgisayarda. Bütün gün çok yorulduktan sonra neyse ki çok güzel bir otelde kalıyorum da akşam dinleniyorum. Evimden daha geniş ve güzel bir stüdyo denk geldi. Daracık bir otel odasında 4 gün yaşamaya çalışmak üstüne binerdi gündüzün yorgunluğunun. Gerçi akşamı da diğer işlerimi halletmeye çalışarak geçirmem gerekiyor da pek beceremedim.


Yoruldum ve sıkıldım artık. Dönüş psikolojisi olabilir. Bitse de gitsem demeye başladım bir süredir zaten. İşler tamamen bitmeyecek ama bayağı iyi bir yerde olacağım. Dönünce rahat olacak mıyım? Hayır. Yoğunluk gene devam edecek; gene tembel olacağım ben. Ama artık dönmek istiyorum.

Geçici mekanlarda değil, "benim" dediğim yatakta uyuyup; "benim" dediğim sokaklarda yürümek istiyorum.

Buradan daha güzel değil belki, ama benim.

Rahat battı burada özetle.

14 Haziran 2009 Pazar

"Tarih çoğu zaman yanılır; ama biz, ölümlülere özgü o korkaklığımızla, onun kararlarının neden doğru olduğunu, olup bitenlerin neden kaçınılmaz olduğunu ve soylu düşlerimizin neden boşa çıkmayı hakettiğini açıklamaya çalışırız."

Amin Maalouf, Yolların Başlangıcı