Spring break zamanı, Cuma günü hep birlikte Chicago yapalım dendi. Cuma gelene kadar "İşim var gelemiyorum ben", "Karda kışta sefil olmayalım havalar düzelince gene gideriz nasıl olsa" ve benzeri şeylerden sonra Tanıl ve ben, 2 kişi olarak, Greyhound'a atlayıp Chicago'ya gittik. Ahan da:
Tanıl'ın Türkiye Konsolosluğu'nda askerlik işini hallettikten sonra gezmeye başladık. Chicago'ya "The Windy City" denmesinin nedenini yerinde inceledim. O kadar kara bir de sert rüzgar ekleyince hoş olmuyor. Nerde yiyelim diye dolanırken Hard Rock Cafe'nin yanından geçtik ve girelim anasını satayım diyip girdik, girişte bizi Hendrix'in gitarı karşıladı. Ahan da:
Bu fotoğrafa kardeşim metalci sapık tecavüzcü itfaiyeci gibisin dedi.
Kar, yağmur, sis, rüzgar, soğuk... Ne ararsan. Çok güzel görünüyordu ama saat kulesi sisin arasından.
Tanıl The Bean'in önünde. The Bean, Millenium Park'ta. (Televizyon programı tanıtımı gibi oldu bu) Tanıl Cuma günü geri döndü, tek başıma kaldım Cuma Chicago'da.
55 dolar artı vergiye kaldığım Holiday Inn'in odası (priceline.com'un hastası oldum. Yüz küsür dolarlık oda bu aslında, tam Chicago'nun göbeğinde, The Marmara falan gibi bir şey.)
Otelin, biraya 6 dolar verdiğim barı. Bacağımı sakatlayıp bir hafta dizlikle gezmeme neden olan havuzun görüntüsü malesef yok.
Cumartesi İTÜ'de asistan olan Onur'la buluştuk. O da benden bir ay önce Chicago'ya geldi. Barack Obama ve Louis Farakhan'la komşularmış orda.
Burası Chicago Kültür Merkezi. Ben, Onur, Serpil. Akşam Serpil sinemaya, biz maça.
United Center, Michael Jordan 4 başlı mutantın üstünden smaç basarken heykeli.
Salonun en tepelerinde bir yerdeydik. Kuşbakışı izledik maçı. Rush konseri de burada olacak. O zaman potanın arkasındaki sıralardan birinde olacak yerim. :)
Ben bu kadar kötü bir maçta bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyorum. Salona girdiğin andan itibaren maçın sonuna kadar her şey kesintisiz eğlence üzerine kurulmuş. Ya da ben Bulls'u pek sallamadığım için eğleniyordum. Yoksa 12 sayı öne geçmişken 7 sayıyla maçı verince salon Bulls'u sağlam yuhaladı.
Aslında maça girmedik, heykelin dibinde fotoğraf çekinip döndük. Maç fotoğraflarını nba.com'dan aldım. Bu fotoğrafı da fotoşap'ta yaptık. Burada da Onur'un salonunda oturuyoruz. Hastası olduk fotoğrafın.
Chicago güzel şehir, çok sevdim. Birkaç defa daha gideceğim zaten. Cuma akşamı ayakkabılarım sırılsıklam olmamış olsa, hava güzel olmuş olsa House of Blues'a gidecektim. Daha gelmeden önce Chicago'da gidilecek yerler listesinde başta duruyordu zaten.
Coming up next: Sweet Home Alabama? Bir workshop fantazisi.
3 yorum:
Makinenin süfer zoom'uyla çektiğin Bulls kızlarını da koysaydın hayatım :))
sakal mecburimi ömeriko'da??
Yok sart degil. Sunnet ama :)
Yorum Gönder